Üst

Başlangıç Tarihi

Bitiş Tarihi

Üniversiteli Gençlerin Sosyal Medyaya Dair Bakış Açıları, Kullanım Biçimleri ve Markalardan Beklentileri

Üniversiteli Gençlerin Sosyal Medyaya Dair Bakış Açıları, Sosyal Medya Kullanım Biçimleri Ve Sosyal Medyada Markadan Beklentiler – Bölüm I

Bahçeşehir Üniversitesi COOP öğrencileriyle yürüttüğümüz SMG Street Youth çalışması ile 20-25 yaş arası üniversiteli gençlerin iletişim, teknoloji, paylaşma, sosyal medya, sponsorluk, para harcama, mutluluk gibi konular hakkındaki görüşlerine başvurduk ve onların hayata bakışlarını, yaşam tarzlarını, mecra tüketimlerini, ürün ve markalarla ilişkilerini anlamaya çalıştık.

Bu çalışmadan çıkan sonuçları sizlerle paylaşıyoruz. Bu yazıdaki konumuz üniversiteli gençlerin sosyal medyaya dair bakış açıları, sosyal medyayı kullanım biçimleri ve sosyal medyadaki markalardan beklentileri.

I. Sosyal Medyaya Dair Bakış Açıları ve Sosyal Medya Kullanım Biçimleri

Günümüzde sosyal medya kitleleri kuşatıyorken; bireyler de çevresindekileri sosyal medya aracılığıyla kuşatmakta. Bu iki dalga kuşatma yapısının iç içeliği iki temel etken üzerinden şekilleniyor: Sosyalleşme ihtiyacı ve kaçınılmazlık. Bu etkenler gençleri sosyal medya kullanmaya yönlendirirken, aynı zamanda, bu iki etkene karşı sergilenen tutumlar da gençlerin sosyal medyaya dair bakış açılarını ortaya koyuyor.

Entelektüel ve formal yaşama katkı:

Görüşülen pek çok öğrenciye göre günümüzde sosyal medyayı kullanmak bir zorunluluk. Öğrencilerin internetsiz bir yaşamı ‘’çok çok zor’’ ve ‘’kâbus gibi’’ ifadeleriyle tanımlamaları kaçınılmazlığı gözler önüne sermekte. Sosyal medyanın öğrencilere eğitimlerine dair işlemlerini kolaylaştırıcı imkânlar sunması, eş zamanlı olarak dünyadaki olayları rahatlıkla takip edebilmelerini sağlaması, sosyal ağları, öğrencilerin entelektüel ve formal yaşamlarında kullanılması elzem birer araç haline dönüştürüyor.  Gündemi izleyebilmeleri, etkinliklerden haberdar olabilmeleri ve toplu dosya ya da ödev paylaşımı için başvurulan birincil kaynak sosyal medya haline gelmiş durumda.

Bu gibi aktivitelerin zorunluluğu kendi başına sosyalleşmeye de yol açmakta; gündemi Twitter üzerinden takip eden biri diğer insanlarla iletişime geçebilmekte, ya da toplu ödev dosyası paylaşımı gibi son derece fonksiyonel bir işlemde bile sosyalleşme gerçekleşmekte.

İletişim, kendini ifade etmek ve beğenilerini şekillendirmek:

Entelektüel ve formal yaşama katkısının ve bu noktadaki kaçınılmazlığın yanısıra, sosyal medya,  gençlerin kendilerini ortaya koyacakları, beğenilerini paylaşabilecekleri ve şekillendirebilecekleri, birbirlerini takip edip iletişime geçebilecekleri bir platform da sunarak başta bahsedilen kuşatışının ikinci ayağı olan sosyalleşmeyi sağlamakta. Üstelik, bu sosyalleşme pek çok kişi tarafından gerçekleştirildiği için kendi içerisinde kaçınılmazlığı doğuruyor.

“Mahremiyet” ve “kendini ifade etme” algısına göre sosyal medya kullanımı şekilleri:

Öğrenciler arasında, tek tip bir sosyal medya kullanım şekli gözlemlenmiyor. “Mahremiyet” ve  “kendini ifade” gibi kavramların tanımı öğrenciler arasında farklılaşıyor ve kullanım şeklini de bu kavramlara atfedilen değerler belirliyor.

Bazı öğrencilerin profillerini veya hesaplarını sadece belirli kişilere açık tutmaları mahremiyet algısının sosyal medyadaki önemini göstermekte. Kimileri, özel durumların sosyal platformlar üzerinden paylaşılmasını tasvip etmemekteyken, bazıları da reel yaşamda dile getiremediklerini kelimeler ve görsel öğelerle dillendirebildiklerini ve böylelikle kendilerini, “bireyselliklerini” ifade ettiklerini belirtiyor.

“Hiç bir zaman en özelimi Facebook’tan ifade etmekten hoşlanmam.”

“Twitter’ı daha özel buluyoum ve kendimle ilgili daha samimi şeyler paylaştığım için sadece arkadaşlarımın görmesini istiyorum.”

Pek çok öğrenci, sosyal medyanın bireyleri değil, bireylerin sosyal medyayı yönetmesi gerektiğine dair görüş bildirse de olsa da kontrolü kaybedip bağımlı hale geldiklerini de itiraf ediyor.

“Facebook zamanımın çoğunu alıyor. Hatta hastalık boyutuna ulaşmış durumda. Sürekli sayfamı kontrol etme ihtiyacı duyuyorum.”

Yine büyük bir çoğunluk, sosyal medyanın yeni bir tür sosyalleşme biçimi ortaya çıkardığını ve var olan sosyalleşme biçimlerini sekteye uğratabildiğini, hatta bu platformlara bağımlılığın asosyalleşmeyi tetikleyebildiğini düşünüyor. Bu nedenle kimi öğrenciler, asosyalleşmemek için çok yakın arkadaşlarıyla yüz yüze görüşmekte diretmekte, yüz yüze görüşmediği arkadaşlarıyla sosyal ağlar üzerinden iletişime geçmeyi uygun bulmakta.

“Genel olarak insanlar artık sosyalleştiğini sanarken anti-sosyal olma yolunda ilerliyor çünkü iletişim kurarken sosyal medya ya da sms’i kullanıyoruz. İçinde duyguların olmadığı, duyguların semboller tarafından ifade edildiği bir ortam…”

Sosyal medya platformlarının özelliklerine göre kullanım şekli:

Öğrencilerin sosyal medyayı kullanma biçimleri sosyal medyada yer alan sitelerin içeriğine göre de şekilleniyor. Pek çok öğrenci msn’i artık sadece ödev paylaşımı ya da uzun görüşmeler için kullanırken, Twitter’la genel gündemi takip ediyor ve kendi anlık gündemlerini paylaşıyorlar.

“Twitter kullanıyorum çünkü gündemi takip etmek için mükemmel bir icat.”

Facebook ise, tamamen kendilerine ait bir alan sunduğuna inandıkları (kendi sayfaları) ve böylelikle onlara bireysellik ve özgürlük hissi yaşatan bir platform olarak öne çıkıyor.

“Sayfamı güncellemek, yeni bir şeyler yazmak hoşuma gidiyor çünkü benim sayfam kendi dünyam. Orada özgür olduğumu hissediyorum ve oldukça eğleniyorum.”

Facebook paylaşımlarının arkadaşlar tarafından da beğenilmesi ve takip edilmesi kullanım dinamikleri içerisinde önemli yer tutuyor.  Beğenilme üzerinden şekillenen sosyalleşme olgusu, öğrencilerin genel anlamda sosyal medyada birbirleriyle iletişimin çerçevesini de çizen unsur.

Eğlence ve komedi içerikli videoların, ünlü düşünür ve sanatçıların sözlerinin paylaşımı ve üniversite öncesi dönemde yakın olunan arkadaşlarla iletişim, kişisel fotoğraf yükleme ve “durum” bilgisinin güncellenmesi en yaygın Facebook aktiviteleri arasında. Twitter’da ise anlık olarak yaşanan/hissedilen/düşünülenin yanısıra, gündemle ya da ilgi alanlarıyla ilgili yorumlar, alıntılar da sıkça paylaşılıyor.

Blog tutmak ve okumak bu grup içerisinde çok revaçta değil, hatta eskiye ait bir davranış şekli olarak görülüyor; blogun yerini “micro-blogging”in, yani Twitter ve Facebook’tan konsantre, kısa, hızlı paylaşma davranışının aldığı gözlemleniyor.

Özetle, öğrencilerin pek çoğu sosyal medyayı hem entelektüel ve formal yaşama katkı hem de iletişim, kendini ifade etmek ve beğenilerini şekillendirmek için kullanıyor. Sosyal medyanın  yeni bir sosyalleşme biçimi sağladığı, fakat bunun bağımlı olmadan ve mahreme dair şeyleri çok açık biçimde paylaşmadan gerçekleşmesi gerektiğinde hemfikir durumdalar. Öğrencilerin sosyal medyada beğenilme, karşılık bulma ve eğlence öğelerine özellikle önem verdiği görülüyor. Facebook, bir sosyalleşme, eğlence ve özgürlük alanı olarak görülürken, Twitter ise gündemi, samimiyeti ve daha “özel” bir paylaşım şeklini temsil ediyor; bu anlamda Facebook’tan daha saygın bir imajı var. Msn, artık bir sosyalleşme platformu değil, dosya paylaşımı için fonksiyonel bir araç olarak görülüyor. Blog tutma ve takip etme ise şekil değiştirmiş denilebilir; özellikle Twitter’in kendini ifade etmenin blog davranışının yerini aldığı gözleniyor.

Reklamlarda Ünlü Kullanmanın İncelikleri

Reklamlarda ünlü kullanımının, her zaman, kampanyanın ROI’sini artırdığı, hatırlanma & reklamı markaya doğru atfetme oranlarını yükseltiği varsayılıyor. Ancak bu varsayımın, hızla değişen pazar dinamikleri göz önünde bulundurulduğunda fazla iyimser olduğunu söylemeliyiz. Zira, ünlü kullanımının her geçen gün arttığı, hatta kimi ünlülerin, aynı dönemde birden fazla markanın iletişiminde boy gösterdiği “ünlü kirliliği” çağındayız. Üstelik, Türk halkı ünlülere giderek daha az güveniyor*. Bunun yanısıra, markamızı tüketiciyle buluşturmamız gereken “temas noktaları” da sadece TV ile sınırlı değil.

İşte bu dinamikler, kampanyamıza geri dönüşü maksimize etmek istiyorsak, ünlü seçimi ve kullanımında içgüdülerden ziyade, bazı prensiplerle hareket etmemiz gerektiğini ortaya koyuyor. Biz de bu dökümanda, hedeflerimiz ve stratejilerimiz doğrultusunda, daha planlı bir şekilde ünlü seçimini sağlayabilecek kriterleri ve ünlümüzü nasıl en iyi şekilde destekleyebileceğimizi anlatan bir yol haritası çıkarmayı hedefliyoruz.

(*IPSOS KMG’nin her yıl yaptığı Celebrity Güven Endeksi çalışması, Türk halkının ünlülere giderek daha az güvendiğini ortaya koyuyor. Ocak 2011 tarihli sonuçlarda, ünlülere güven duymadığını belirtenlerin oranı %64.)

Sunum için lütfen resme tıklayınız…

Hazırlayan: Müge Özen Dağdeviren

2017 iddaa oyna

Genellikle yeni üye olan kullanıcılarımız ilk para yatırma işleminde birçok bahis sitesi ve iddaa oyna sitelerimiz yüzde yüz bonus vermektedir. ...

Genellikle yeni üye olan kull...

Daha Fazla Yükle
Top