Üst
Connected One / Araştırma / Makale  / Türkiye’de Muhafazakarlık: Aile, Cinsellik, Din

Türkiye’de Muhafazakarlık: Aile, Cinsellik, Din

Açık Toplum Vakfı ve Boğaziçi Üniversitesi’nin desteğiyle Prof. Hakan Yılmaz‘ın yönetiminde, Dr. Emre Erdoğan, Güçlü Atılgan, Merve İnce ve Murat Can tarafından yürütülen “Türkiye’de Muhafazakârlık: Aile, Cinsellik, Din” araştırmasının sonuçları açıklandı.

Bazı yaygın kanaatlere aykırı sonuçlar da ortaya koyan araştırma sonuçları, siyasetten medyaya bütün kesimlerin dikkatle okuması gereken önemli veriler içeriyor. Altı yıl önce yapılan ilk “muhafazakârlık” araştırmasıyla karşılaştırmalarla ortaya konan sonuçlar, 16 ilin kentsel ve kırsal yerleşim birimlerinde, 18 yaş ve üzeri 1200 kişi ile hanelerde yüz yüze görüşme yöntemi ile elde edildi. Araştırma sonuçlarının ana başlıkları şu şekilde:

Muhafazakarlıkta “ılımlılaşma” ve “ana akımlaşma” eğilimi gözleniyor.

a) Gerek siyasal, gerekse de özel hayata ilişkin muhafazakarlık tutumlarında uç noktalardan ortalara doğru bir toplaşma eğilimi ortaya çıkmış.  Bir başka deyişle, hem siyaset, hem de özel hayat hakkındaki muhafazakar tutumlarda, kendini muhafazakar bulmayanların oranı da, kendini çok muhafazakar bulanların oranı da azalmış.  Buna karşılık, muhafazakarlığını orta seviyede değerlendirenlerin oranı artmış.

b) Toplum daha “statükocu” bir tutuma kaymış.  Bir başka deyişle, toplumsal ve siyasal hayatta değişim isteyenlerin oranı azalmış.

c) Özel hayata ilişkin muhafazakarlıktaki ılımlılaşmanın bir göstergesi olarak, aşağıdaki tutum değişiklikleri gerçekleşmiş:

i) Dindarlık düzeyinde yıllar içinde bir artış meydana gelmemiş; gelmediği gibi, yüksek dindarlık seviyesinde küçük de olsa bir azalma söz konusu olmuş.

ii) Dindarlık düzeyi aynı kalırken, ibadetlerini yerine getirmeyenlerden (örneğin, namaz kılmayanlardan, oruç tutmayanlardan, başını örtmeyen kadınlardan) rahatsız olanların oranı azalmış, olmayanların oranı ise artmış. Buna koşut olarak, dinsellik görüntüleri de “normalleşmeye” başlamış; örneğin, kara çarşaf ve şalvar gibi dinsellik görüntülerinden rahatsız olanlar azalmış.

iii) İbadet edenlerin oranında bir azalma ve ibadetlerin yerine getirilmesinde bir esnekleşme yaşanmış.

iv) Eşcinseller, evlenmeden birlikte yaşayan çiftler, açık giyinen kadınlar, tek başına yaşayan kadınlar, boşanmış kadınlar, küpe takan erkekler, flört eden gençler gibi modern ve kentsel cinsellik görüntülerinden rahatsız olanlar azalmış.

Toplumda “bireyleşme” sürecinin hızlandığı görülüyor.

a) Bireyleşmenin derinleştiğinin ve yaygınlaştığının en temel göstergesi olarak, “eşitlik, dayanışma, özgürlük” değerleri arasında “özgürlük” en çok tercih edilen temel değer olarak “eşitlik”in önüne geçmiş.  Oysa, bundan altı yıl önce, halkın gözünde, bu üç değer arasında “eşitlik” açık ara birinci gelmişti.  “Eşitlik” değerini en çok tercih edilen temel değer olarak seçenlerin oranı yıllar içinde sabit kalmış.  Buna karşılık, “özgürlük” diyenlerdeki yükseliş, “dayanışma” yanıtını verenlerin oranındaki ciddi bir düşüşten kaynaklanmış.

b) Bireyleşmenin önünde engel olan iki temel muhafazakar değeri savunanların oranında yıllar içinde bir düşüş meydana gelmiş: birincisi, “insan zayıftır; yanlış yola sapmaması için, başında mutlaka onu doğru yola sevkedecek bir otoritenin bulunması gerekir”; ikincisi ise, “herkes hayatta layık olduğu yerdedir ve haddini aşmamalıdır”.

c) Bireyleşmenin bir diğer kanıtı olarak, kişilerin hayattaki seçimlerini kendi isteklerine göre değil de, geleneklere göre yapması gerektiğini savunanlar azalmış.

Haklara sahip çıkma alanında son altı yılda kayda değer bir iyileşme görülmüyor.

a) Kişilerin kendi haklarına ve başkalarının haklarına sahip çıkmaktaki duyarlılıklarında son altı yılda bir artış kaydedilmemiş.  Nitekim, bazı istisnalar hariç, temel haklar ve ikincil haklar devlet tarafından asla kısıtlanmamalıdır diyenlerin oranında da, gerektiğinde kısıtlanabilir diyenlerin oranında da, altı yıl öncesine göre kayda değer bir değişim meydana gelmemiş.

b) Haklar alanında göze çarpan tek ilerleme, siyasi haklara sahip çıkma eğiliminde bir miktar artışın meydana gelmiş olmasıdır.  Nitekim, altı yıl öncesiyle kıyaslandığında, “dernekleşme ve sendikalaşma hakkı” ile “toplantı ve gösteri yürüyüşü yapma hakkı”nın devlet tarafından asla kısıtlanmaması gereken haklar olduğunu düşünenlerin oranı biraz yükselmiş.

c) Eşcinselliğin ve heteroseksüellik dışı cinsel yönelimlerin toplumda en az kabul gören hak olması durumunda son altı yılda hiç oynama olmamış.  Kamoyunda zaten yaygın olan homofobi aynen devam etmiş.

Kadının toplumsal konumuna ilişkin tutumlarda pozitif bir değişim olurken, ailedeki konumuna ilişkin tutumlarda bir değişim görülmüyor.

a)  İster başı örtülü, ister başı açık olsun, tüm kadınların toplumda kadın oldukları için ezildikleri yönündeki tutumda bir artış olmuş.

b) Başörtülü kadınların da erkeklerle hayatın her alanında eşit olduklarına ilişkin tutumda bir artış meydana gelmiş.

c) Açık giyinen, çalışan, boşanmış, tek başına yaşayan, nikahsız beraberlik yaşayan kadınlardan duyulan rahatsızlık azalmış.

d) Kürtaj, hiç bir koşula bağlı olmaksızın, cevap verenlerin yarısından fazlası tarafından kabul edilirken, işin içine yoksulluk, tecavüz, sağlık gibi faktörler girdiğinde, bu kabul oranı hızla artmış ve sağlık söz konusu olduğunda yüzde 85’e ulaşmış.

e) Buna karşılık, kadının ailedeki konumu, evdeki rolü, kocası ve çocuklarına karşı yükümlülüklerine ilişkin tutumlarda bir değişiklik olmamış.  Altı yıl önce olduğu gibi, bugün de, ideal kadın “eşit, hamarat ve namuslu” bir kadın olarak tanımlanmış.

Business Intelligence

Starcom Mediavest Group Business Intelligence, data analizi ve tüketici içgörüsü alanlarında hizmet veren SMG birimidir. Reklam yatırımıyla elde edilen değerin ölçülmesi ve maksimize edilmesini amaçlar.

Top