Üst
Connected One / Anasayfa  / İklim kriziyle mücadelede teknoloji ve farkındalık

İklim kriziyle mücadelede teknoloji ve farkındalık

Zilin sesini duyduk. Artık iklim değişiminden değil, iklim “krizinden” bahsediyoruz. Gezegen için kırmızı alarm seviyesine gelmiş olan bu tehdidi sağlam bir planla karşılamak zorundayız. Peki iklim kriziyle mücadelede teknolojiden nasıl faydalanıyoruz ve inovatif bakış açısı denince ne anlıyoruz, ne anlamak istiyoruz?

Şüphesiz, bu mücadelenin en güçlü unsurlarından biri teknoloji. Atmosferdeki sera gazı seviyesini kapsamlı olarak takip etmek, kaynakları tespit etmek ve en efektif çözümleri üretmek nesnelerin yapay zekâsı ile mümkün.

 

CarbonChain isimli şirket yapay zekâ teknolojisiyle, iklim krizinde kritik önem taşıyan sektörlerdeki şirketler için sera gazı emisyonlarının takibini otomatik hâle getiriyor. Tedarik zincirini uçtan uca takip ederek neredeyse gerçek zamanlı olarak karbon risklerini tespit edebiliyor, gelecek yıllardaki emisyon değerlerini tahmin edebiliyor ve bu değerleri düşürmek için çözüm üretiyor.

 

2021 yılında ise Climate Trace ile tanıştık. Kâr amacı gütmeyen bu global koalisyon, insan kaynaklı sera gazı emisyonlarını izlemek için uydu görüntülerinden faydalanarak edindiği bilgileri yapay zekâ ve toplu veri bilimi uzmanlığıyla analiz ediyor. Google tarafından da desteklenen Climate Trace, uydu görüntülerinin yanı sıra dünya üzerindeki binlerce sensörden de veri elde ediyor ve tedbir sağlanabilmesi için emisyonlara dair kapsamlı bir bilgi havuzu oluşturmayı hedefliyor.

 

Fero Labs ise makine öğrenmesi teknolojisini kullanarak üreticiler için kalite ve kârlılığı en üst düzeye çıkarırken, enerji tüketimini ve emisyonları en aza indirmenin yollarını sunuyor. Bir diğer deyişle emisyonları azaltmayı, bir yazılım yüklemek kadar kolay hâle getiriyor.

 

Peki makine öğrenmesi ve yapay zekâ teknolojisiyle ağaç dikebilen insansız hava araçlarına ne demeli? Dendra Systems bunu mümkün kılmakla birlikte, geleneksel yöntemlere göre 11 kat daha hızlı ve çok daha düşük bir maliyetle gerçekleştiriyor. Ulaşılması güç alanlara tohum ekebildiği gibi, her türlü hava koşulunda çalışmaları aralıksız sürdürebiliyor.

 

2014 yılında Google ile güçlerini birleştiren DeepMind; Google Search, Gmail ve YouTube gibi platformları da barındıran binlerce sunucunun bulunduğu Google Veri Merkezi’nin enerji tasarrufu hedefleri için kolları sıvadı. Çok fazla elektrik tüketimi gerektiren sunucu soğutma işlemleri için yapay zekâ teknolojisiyle çözüm tespitleri yapan şirket, Google’ın sunucu soğutma işlemleri için ihtiyaç duyduğu enerjinin yaklaşık %30’undan tasarruf etmesini sağladı ve CO2 emisyonlarını önemli ölçüde azaltmayı başardı.

 

Artık orman yangını risklerini gün geçtikçe daha doğru tahmin edebildiğimiz, “karbon yakalama” çözümlerini geliştirdiğimiz ve ekoloji dostu yeşil NFT konseptini konuşabildiğimiz günlerdeyiz.

 

Tüm bunlar, içimizin rahatlaması için yeterli mi?

 

Gezegenin sakinleri olarak -umuyorum ki- bir süredir iklim krizini duyuyor, biliyor, anlıyoruz. Teknolojinin nimetlerini hayranlıkla izliyor, markaların sürdürülebilirlik stratejilerini takdir ediyor, devletlerden efektif çözüm politikaları talep ediyor, Greta Thunberg’i dergi kapaklarına taşıyoruz.

 

Özellikle teknoloji, içerisinde bulunduğumuz çağda birçok konu özelinde endişelerimizi gideriyor ve geceleri rahat uyumamızı sağlıyor. Peki iklim krizi konusunda da aynı reaksiyonu göstermemizde bir sakınca var mı?

 

Evet.

 

Sanayi Devrimi’nden önceki 800 bin yıl boyunca atmosferimizdeki sera gazlarının yoğunluğu sabitti. Sanayi Devrimi’nden bu yana atmosferdeki CO2 yoğunluğu yaklaşık %50 arttı.

 

Tarımın icadının yaklaşık 12 bin yıl öncesinden beri tüm yabani memelilerin %83’ünü ve tüm bitkilerin yarısını yok ettik. Hayvan yetiştiriciliği için ormansızlaştırmanın %80’ine sebep olduk. Sadece Amazon’da, yani gezegenin akciğerlerinde ise %91’ine… Tek başına bu durum sera gazı emisyonlarının %18’ine (tüm ulaşımdan kaynaklanan toplam egzozdan daha fazlasına)* ve temiz su tüketiminin ise %33’üne karşılık geliyor.**
Çevre kirliliği ve avlanmada hız kesmezsek, 2048’de okyanusların balıksız kalmasına sebep olabilir, gezegenin ekolojik dengesini temelinden sarsacak sonuçları kaçınılmaz kılabiliriz.***

 

Rahat uyumak için fazlaca huzursuz günlerdeyiz. İklim krizi kavramını duyan, anlayan ve çözüm yöntemlerini destekleyen bireyler olarak bu krizle mücadelede inovatif/yenilikçi bakış açısını günlük hayatımızın bir parçası hâline getirmemek, ağaç dikmek yerine ağaç resimleri çizmemizle aynı anlama gelecektir.

 

Her birimiz suya gözümüz gibi bakmalı, geri dönüşüme kıymet vermeli, tabağımızdakiler hakkında düşünmeli, sürdürülebilir kaynaklara yönelmeli, ekolojik dengeyi doğru anlamalı, elimizdeki verileri hakkıyla tahlil ederek çözüm alternatiflerine katkıda bulunmalı ve iklim krizi hakkında daha çok konuşmalıyız.

 

Bu mücadele, herkes elini taşın altına koyduğunda asıl anlamını kazanacak.

 

Benim hepimize ve güzel günlere olan inancım tam.

 

*Jonathan Safran Foer, “We Are The Weather”
**Mekonnen, Mesfin M. & Hoekstra, Arjen Y. “A Global Assessment of the Water Footprint of Farm Animal Products”. Ecosystems
***Worm, Boris, et al. “Impacts of Biodiversity Loss on Ocean Ecosystem Services”. Science.

Business Intelligence

Starcom Mediavest Group Business Intelligence, data analizi ve tüketici içgörüsü alanlarında hizmet veren SMG birimidir. Reklam yatırımıyla elde edilen değerin ölçülmesi ve maksimize edilmesini amaçlar.

Top